16 Şubat 2017 Perşembe

SELÂLAR KİMİN İÇİN VERİLİYOR?

Umur Gürsoy
Ada değildir hiçbir insan, bütün değildir tek başına;
anakaranın bir parçasıdır, bir damladır okyanusta;
bir parça toprağı alıp götürse deniz,
küçülür Avrupa, sanki yiten bir burunmuş,
dostlarının ya da senin toprağınmış gibi,
ölünce her insan, ben de küçülürüm,
çünkü insanoğlunun bir parçasıyım ben;
İşte bu yüzden hiç sorma çanlar kimin için çalıyor;
çanlar senin için çalıyor.
John Donne
(Çev. Umur Gürsoy)

Hemingway'in ünlü romanının adındaki “Çanlar kimin için çalıyor?” sorusunun İslam coğrafyasındaki karşılığı “Selâlar kimin için veriliyor?”dur. Halk arasında “Selâ veriliyor; Selâ okunuyor” şeklinde konuşulan veya “ Sela kimin için okundu?” şeklinde merak edilen selâ (salâ); çoğunluktaki Sünni (Hanefi) Müslümanlar için, ölüm haberini eşe dosta bildirme ilanından önce Hz. Muhammet’e övgü dolu bir dua ve selam metni olup kendine özgü hüzünlü ezgisiyle okunur.
Halk sağlığı bilimine göre en çok öldüren en çok sakat bırakan ve en çok hastalık yapan nedenler halk sağlığı sorunudur. Bu nedenle bir ülkenin sağlık durumunun izlenmesi, nüfus ve sağlık politikalarının ve sağlık hizmetleri ile igili düzenlemeler ve yeni girişimlerin yapılabilmesi için en önemli veriler ölüm ve doğum sayıları ve istatistikleridir. Ölüm ve doğum sayılarını ve ölüm nedenlerini yaş ve cins gruplarına göre tam ve iyi bilmeyen ülkelerin ne yurttaşlarının doğuştan beklenen yaşam süresi ve yaşam ümitleri sürelerini ne de diğer hastalık ve ölümlülük oranlarını doğru bilmesi ve ne de toplumun sağlığının iyiye/kötüye gidişini izlemesi olasıdır. Bunun sonucu yanlış ve hatalı sağlık ve nüfus politikalarının uygulamaya sokulmasıdır.
Hastalıkların ve ölümün en az üç nedeni vardır: Temel, ara ve son neden. Türkiye, daha önce sadece il ve ilçe merkezleri için yayınladığı ölüm istatistiklerini 2009 yılından itibaren iyileştirerek bütün yerleşim yerlerinden de (köy ve beldeler dahil) toplam ölüm ve ölüm nedenlerini nitelikli hale getirme çabasındadır. 2009 yılından başlayarak ölüm nedenleri, ölüm öncesi ikamet edilen il temelinde yaş grubu ve cinse göre toplanmaktadır. Halk sağlığı bilim topluluğunda yaptığım akademisyen görüşmelerine göre 2012’ye kadar ölüm istatistiklerinin sorunlu olduğu belirtiliyor. Sorunlar, ölümlerin nedenlerinin hekimler tarafından doğru tanımlanmaması (Uluslararası Hastalık Sınıflandırması 10. Sürümüne-ICD10 uygun olmaması) ve ölüm bildirimi sistemi dışında tutulan ölümler yüzünden ölüm nedenlerinin temel, ara ve son nedenleri ve ölümlerin toplam sayısının doğruluğu ile ilgilidir. Bu nedenle Türkiye İstatistik Enstitüsü (TÜİK) sık sık istatistiklerinde düzeltme ve güncellemelere gereksinim duymaktadır. Örneğin 2014’den beri adli süreci kesinleşmiş ölümlerin de ölüm bildirim sistemine katılmasıyla 2014 yılında böyle bir güncelleme yapılmıştır (Demek ki daha önce bu ölümler toplam sayıya ve istatistiklerimize girmiyormuş).
TÜİK verilerine göre, 2015 yılında Türkiye’de toplam 392.429 ölüm olmuştur. Tarafımızdan yapılan hesaplamaya göre 2015 ölümlerinin %54,29’u erkeklerde, %45,69’u kadınlardadır. Erkek ölümleri kadınlarınkinden %8,6’lık ya da 33.772 adet daha fazladır. Erkek/Kadın ölüm nedenleri içerisinde farklılığı en büyük olan ölüm nedeni grupları: Solunum sistemi hastalıkları (Erkekler %16,78 daha fazla), İyi huylu ve kötü huylu tümörler (Erkeklerde % 29,5 daha fazla) ve Dışsal yaralanmalar ve zehirlenmelerdir (Erkekler %41,02 daha fazla) (1).

Kamuya açık TÜİK istatistiklerine göre 2015 İkamete göre ölüm nedenlerinin “Dışsal yaralanmalar ve zehirlenmeler” grubundaki 17.696 adet ölümün “cinayet ve saldırıya bağlı ölümler” alt grubundaki 970 ölümün ise 778’i (%80,21) erkek ölümüdür. “Cinayet ve saldırıya bağlı ölümler” alt grubunun cinse ve yaş grubuna göre dağılımı ve daha ayrıntılı alt ölüm nedeni başlıkları kamuya açık TÜİK istatistiklerinde yer almıyor. Terör saldırılarında ölen güvenlik güçleri, sivil ve T.C. nüfusuna kayıtlı terörist kayıpları bu sayının içinde gösterildiler mi; gösterildi iseler hangi ölüm nedeni içinde gösterildi; belli değildir (1)
28.03.2016 tarihli Anadolu Ajansı kökenli bir habere göre:  “7 Temmuz 2015-27 Mart 2016 tarihlerini kapsayan 265 gündeki terör saldırılarında 215’i asker, 133’ü polis, 7’si korucu olmak üzere 355 güvenlik görevlisi şehit edildi... arasında 11 çocuğun yanı sıra 11 Alman, 3 İsrailli, 2 İranlı ve 1 Filistinlinin bulunduğu 285 sivil yaşamını yitirirken... Terör saldırılarında, aralarında güvenlik güçleri, yabancı uyruklu kişiler ile Anadolu Ajansı  muhabirinin de bulunduğu  1.897 kişi yaralandı... 3.583 terörist ölü, 601 terörist yaralı olarak etkisiz hale getirildi” (2). Bu durumda teröristlerin çoğunun T.C. vatandaşı olacağını varsayarak; 2016 yılının cinayet ve saldırı nedenli ölüm sayılarında en az 3000-4000 civarında artış olması ve cinayet ve saldırı nedenli ölüm sayısının beş binli rakamlara yaklaşması gerekir. 2016 yılı sonunda TÜİK “Ölüm Nedeni İstatistikleri” yayınlandığında en az bu sayıları göremezsek, bu başlıktaki ölüm nedenleri istatistiklerimizin de çok hatalı, eksik veya üzeri karartılmış olduğu anlaşılır.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre Her insan, bulaşıcı hastalıklar, kazalar, savaş, terör, doğal ve yapay afetler vb. korunulamayan dış çevresel etkenler sonucu yaşamını daha erken kaybetmezse kalıtsal özellikleri ile edindiği genetik olarak belirlenmiş biyolojik ömrünü yaşar.” (3). Ülkenin içinde bulunduğu refah durumu; sağlık, iç ve dış güvenlik ve hukuk durumu sayılan etkenlerin yurttaşlara olan zararlı etkilerini değiştirir. Örneğin ileri demokrasiye sahip; hukuk devletinin güçlü olduğu gelişmiş sanayileşmiş ülkelerinde doğuştan yaşam süresi 82 yılı bulmuşken örneğin: 2002 yılına kadar 25 yıldan fazla süredir iç savaşın hüküm sürdüğü,  UNİCEF’in “Dünya’da çocuk olunabilecek en kötü yer” olarak tanımladığı Angola’da doğuştan yaşam süresi 47 yıldı. İç savaş bittikten sonra bu süre 52'ye (2013) çıkmıştır (4, 5). Sovyetler Birliği-Afganistan, ABD-Afganistan savaşları; İran’ın 14 yaş üzeri üretken erkek nüfusunun büyük bir çoğunluğunu kaybettiği ifade edilen ve galibi olmayan 1980-88 İran-Irak savaşı, 1991 ve 2003’de Irak’la yapılan 1. ve 2. Körfez Savaşları; Yemen İç Savaşı, Afrika’daki iç savaşlar, bizim Güney Doğu Anadolu’daki 30 yılı aşkın süren adı konulmamış savaş ve son olarak Suriye iç savaşı: Emperyalistler ve kapitalistler dışında kazananı olmayan, ama kaybedenlerinin daima savaşın üzerinde gerçekleştiği coğrafyalarda yaşayan yoksul ve ezilenler olduğu savaşlardır.
Görünen o ki, selâlar, kuzeyli emperyalist ve kapitalist devletlerin enerji ve çıkar savaşları uğruna Türkiye ve çoğu İslam coğrafyasında yer alan güneyli mazlum halkların özellikle erkek çocukları için veriliyor. Oysa İslamiyet'e göre her ölüm, bir vaaz, bir ders, bir öğüttür; ama anlaşılan, kimse üzerine alınmıyor ve kimse cinayet, saldırı, savaş ve terör ölümlerinin önlenmesi için ne yap(ıl)ması gerektiği konusunda hem fikir değil.
Kaynakça:
  1. TÜİK. Ölüm Nedeni İstatistikleri, 2015. http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=21526.
  2. 265 günlük bilanço: 5 bin 359 terörist öldürüldü. http://www.milliyet.com.tr/tsk-bilancoyu-acikladi-4-bin-432-gundem-2217174/
  3. WHO (1996). Control of Hereditary Disease. Geneva: Report of a WHO Scientific Group, Technecal Report Series, No:865.
  4. Gürsoy, U. (2004) “Enerjide Toplumsal Maliyet ve Temiz ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları”, Türk Tabipleri Birliği Yayını, Ankara.

5.      WHO. Life Expectancy Data by Country. http://apps.who.int/gho/data/node.main.688?lang=en.


Not: Mart 2016 tarihinde Halkın sağlığı.org sitesinde yayınlanmıştır. Site yayınına son verince buraya taşıdım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder