23 Mart 2013 Cumartesi

HALK SAĞLIĞI İÇİN… 003


HALK SAĞLIĞI İÇİN… 003

“Hocaların hocası, rahmetli hocam Nevzat Eren’in (d. 18.07.1937- ö.13.03.2000) anısına”

Aya ulaşma umutları içindeki insanlar ayaklarının dibinde açan çiçekleri görmez oldular.

Albert Schweitzer

Umur Gürsoy

14. Selçuk Altun “Kitap İçin”in 2991. maddesinde “Neler mi okumak isterdim? diye soruyor. Biz de “Halk Sağlığı İçin” soralım.

Benim bildiğim, sağlık bakanlığı müsteşarı olan iki halk sağlığı uzmanımız oldu. Nusret Fişek’in ve Sefer Aycan’ın kendi ağızlarından yazılmış (oto)biyografilerini veya anılarını (Nusret Hoca için onu tanıyanlar, TRT’nin “Cumhuriyet’e Kanat Gerenler” dizisindeki belgeseli, Zafer Öztek’in yaptığı ve yayınladığı anı röportajlar ve hayattaki öğrencilerinin anlattıkları ile ve çocuklarıyla görüşülerek) öncelikle okumak isterdim. Tanıdığım, öğrencisi olduklarım içinden Necati Dedeoğlu’nun, Ayşe Akın’ın, Remzi Aygün’ün, Zafer Öztek’in ve Nevzat Eren’in öz yaşam öyküleri ve anılarını da. Çağatay Güler, Hamdi Aytekin ve de Gazanfer Aksaloğlu’nu da unutmadım.  

Düşünülürse ve 12 Eylül sonrası dönemde mücadele vererek hocalık almış, benim bildiğim Ahmet Saltık ve Recep Akdur’un anıları, Çalışma Bakanlığı’nda uzun yıllar çalışan Bülent Piyal, DSÖ’de çalışan Ümit Kartoğlu gibi tanıdığım diğer halk sağlıkçılarının ve tanımadığım (söylendiğinde adını not etmediğim) diğer bir(kaç) DSÖ çalışanı arkadaşın (kimler) ve yeni kuşaktan adını bilmediğim; tabii en çok da Nusret Fişek’ten sonra ABD’de uzmanlık eğitimi aldığını İlker Belek’ten (2005’te) duyduğum bayan (erkek) arkadaş(lar)ımızın ve tabii (taşrada çalışan) bütün halk sağlıkçılarının zenginliklerini anlatan öykü ve anı kitaplarını.

15. Tanıtım yazısında: “İnsan zamanın içinden belli belirsiz süzülürken, kendi merkezine kâh çok yakın kâh alabildiğine uzak duran "ince uzun bir elips" gibi hep biraz kırılgan mı, yoksa geçerken bıraktığı bariz izle başka hayatların yörüngesini çizerek zamana kendince direnirken, çeperiyle merkezi arasındaki emniyetli mesafeyi de koruyan "yuvarlak bir elips" gibi olabildiğince sağlam mı yaşadığını sorgulamaya başladığında kurtuluşunun artık cebirde değil edebiyatta olduğunu biliyorum.
Güncel politikanın tam içinden yazdıklarıyla tanıdığımız Yasemin Çongar’ın Taraf gazetesindeki Exlibris yazılarından oluşan bu kitap, aslında nerede olduğunu iyi bildiğimiz ama yine de birisinin hatırlatmasına ihtiyaç duyduğumuz kurtuluşumuzu her elimizi attığımızda bulabilelim diye...” yazan Yasemin Çongarİnşaata Girmek Tehlikeli ve Mubahtır” kitabının başlığındaki eğretileme hoşuma gitti. Halk sağlıkçıları böyle bir inşaata devamlı giren ve inşaatı yapan yükleniciler ve onaran yöneticilerle hep kavgalı yapı sağlığı ustaları değiller mi?

16. Her 14 Mart’a denk gelen haftada gazete ve dergiler hekimlerle ilgili haber ve yazılar yayınlarlar. Bunlardan birisine Cumhuriyet Kitap Ekinin 1204. Sayısında (14 Mart 2013 tarihli) rastladım: “Öykücülüğümüz Halk Sağlığının Neredesinde?”. M. Sadık Aslankara’nın “Kitap Adası” başlıklı sürekli sayfasındaki bu yazıyı Adnan Menderes Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı ve amca torunu olan Erdal Beşer’in çağrısıyla katıldığı Aydın’da Aslankara’yla yapılan “Sağlık ve Öykü” başlıklı on yıl önceki söyleşiye borçluyuz. Nereden nereye?

Aslankara, “Peki, günümüz öykücülerinin, halkın sağlık sorunlarıyla ilgisi üzerine neler söylenebilir?” diyor ve sözü editörlüğünü İlknur Arslanoğlu’nun yaptığı “Tıp Bu Değil” kitabına getiriyor. “Tıp Bu Değil, Arslanoğlu’nun Dr. Ahmet Aydın’la yaptığı söyleşilerle başlıyor. Sonrasında Ahmet Özdoğan, Ali Rıza Üçer, Bülent Kara, Gülümser Heper, İlknur Aslanoğlu, Kaan Arslanoğlu, Mustafa Sönmez, Mutluhan İzmir, Yavuz Dizdar imzalı, her biri üzerinde ayrıca durulabilecek değerli yazılarla sürüyor.” diye devam ediyor. Yaptığım taramalardan öğrendiğime göre aslında kitapta 17 kişinin adı geçiyormuş. Kitapta adı geçen yazarlardan sadece Kaan Arslanoğlu’nu (1959) üretken ve beğenilen (Fethi Naci’nin en sevdiği on romancı arasına girmiş) değerli bir psikiyatr yazar (romancı, denemeci) oluşundan, içimizden oluşundan, SoL Haber’deki haftalık yazılarından (Devrimciler ve Kimlik romanlarını hemen istetme -e-alışveriş- listeme aldım) tanıyorum.  Antalya Tabip Odası çalışmalarımdan Uğur Yılmaz’ı şahsen ve ulusalcı yazılarından tanıyorum: İnternet taramasında adının önünde Op. Dr. yazıyor, ama ayrıntılı özgeçmişine rastlayamadım. Radyasyon Onkolojisi uzmanı ve Tıp Kurumu Derneği’nin kurucusu Dr. Ali Rıza Üçer’i de Nükleer Tehlikeye Karşı Barış ve Çevre İçin Sağlıkçılar Derneği (NÜSED, IPPNW-Türkiye) iletişim grubundaki ve hekim sitelerindeki TTB yönetimini suçlayıcı ulusalcı söylemleri nedeniyle sert tartışmalarımızdan vb. gıyaben tanıyorum (Fukuşima kazasından sonra değişmedi ise, kendisi Türkiye için atom -santralı/bombası- yanlısı bir NÜSED koruyucusu idi).

Diğerlerinin benim için kim oldukları iyi bilinir değildi (Her duyduğum biraz da unutkanlığıma bağlı olarak bilinir olmuyor, bazen). İnternette yaptığım taramada: İlknur Arslanoğlu’nun Çocuk hastalıkları uzmanı, Taş Devri Dieti ile bilinen Dr. Ahmet Aydın’ın (Prof. Dr.) çocuk, beslenme ve metabolizma hastalıkları uzmanı olduğu çıkıyor (Bu arada otizmin D Vitamini ile ilişkisi olduğunu editörlüğünü yaptığı beslenmebülteni.com’dan öğrendim). Ahmet Özdoğan’ın Kulak Burun Boğaz Hastalıkları uzmanı (Prof. Dr.), Gülümser Heper’in ise kardiyolog (Prof. Dr.) olduğu; Bülent Kara’nın ise çocuk nörolojisi uzmanı (?) (Doç. Dr.) anlaşılıyor. Mutluhan İzmir de psikiyatr (Dr.) imiş. Editör-yazar olan Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mustafa Sönmez’in aksine, Yavuz Dizdar’ın (Prof. Dr.) farmakoloji ve onkoloji uzmanı ve Dünya Gazetesi yazarı olduğunu olduğunu öğreniyorum.
 
Kitapta adı geçen Dr. Bülent Akman’ın ve Dr. Tolga Binbay’ın da psikiatr (Uz. Dr.); Dr. Erdoğan Özden ve Dr. Ercan Duman’ın pratisyen hekim, Dr. Hasan Basri Aksoy’un aile hekimi uzmanı, Dr. Osman Elbek’in Göğüs hastalıkları uzmanı (Doç. Dr.), Dr. Osman Gürsel Erkılınç’ın da Kadın Doğum uzmanı (Doç. Dr.) olma olasılığı yüksek.

Şimdi (soru)yorum: Bu meslekdaşlarımızın hepsi de klinisyen (tedavi hekimi). Henüz okumadım, ama hakkında çıkan yazılardan anladığım kadarıyla kitabın ismi “Tedavi Edici Tıp Bu Değil” olmalıymış. “Tıp Bu Değil’den içeri girerken uzaktan da olsa Nusret Fişek’e bir sevgi sunulabilir” diyen Aslankara da durumun farkında. Toplum hekimi oldukları savlanabileceğimiz, ama hepsi de halk sağlığı uzmanı olmayan Tıp Bu Değil’in yazarları dahi farkında değil: Anlattıkları Tıp, Bu da Değil. Çünkü “Tıp Satılmaz”. Bu kadar hekimin çevresinde, tanıdıkları arasında tıbbın bu olmadığını, hekimin sağlığı satmaması gerektiğini, korumanın tedaviden önemli olduğunu ve bunun nasıl olması gerektiğini yazmasını isteyecekleri bir halk sağlığı uzmanı yok muydu? Yine de “Tıp Bu Değil” halk sağlığını ilgilendiren okunası bir kitap olmalı.

Yine lafı çok uzattık; formatımız kaçmasın…/.

Mart 2013